Fen Edebiyat Fakültesi Öğr. Üyesi Prof. Dr. Murat Ali Karavelioğlu, “Dünya Şiir Günü” kapsamında TRT Erzurum Radyosu’nun konuğu oldu.
Programda Dünya Şiir Günü’nün amacı ve tarihi gibi birçok konuya değinen Prof. Dr. Karavelioğlu, bu özel günün Nevruz Bayramı’na rastlamasının çok anlamlı olduğunu vurguladı.
İlk kez 1999 yılında Unesco tarafından ilan edilen “Dünya Şiir Günü”nün amacının “farkındalık yaratmak ve ulusal, evrensel, bölgesel şiir hareketlerine taze bir enerji sağlamak” olarak nitelendiren Prof. Dr. Karavelioğlu, sözlerine şöyle devam etti;
“Unesco’nun dil çeşitliliğini kutlamak için bugünü şiir günü olarak ilan ettiğini görmekteyiz. Bu vesileyle okullarımızda, üniversitelerimizde, sivil toplum kuruluşlarımızda, sizler gibi seçkin basın yayın kuruluşlarımızda günün anlam ve önemini vurgulayan ve amaçlanan farkındalığın oluşmasına katkı sunan program ve etkinlikler düzenleniyor. Böylece insanların, özellikle gençlerin ve öğrencilerin şiire olan ilgisinin artması hedefleniyor. Şiirin, insanlar arasında evrensel bir iletişim aracı olarak yaygınlaşması ve benimsenmesi amaçlanıyor.”
“Şiirin Tarih Boyunca Hep Ön Planda Olduğunu Rahatlıkla Söyleyebiliriz”
Türk milletinin geçmişten günümüze birçok alanda eşsiz eserler bıraktığını vurgulayan Prof. Dr. Karavelioğlu, şiirin geçmişten günümüze önemini şu şekilde aktardı;
“Türk edebiyatı söz konusu olduğunda sıraladığımız veya sayamadığımız tüm bu sebeplerle şiirin tarih boyunca hep ön planda olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Mimariden geleneksel İslam sanatlarının her çeşidine, resimden musikiye kadar güzel sanatların her alanında eşsiz eserler veren Türk milleti, sahip olduğu yüksek edebiyat seviyesi ve estetik zevki ile şiir alanında da insanlığın tümüne miras olan eserler bırakmıştır. İlk yazılı manzum eserlerimizden olan Uygur devri şiirlerinden itibaren efsaneler, destanlar, menkıbeler, maniler, türküler, şarkılar, gazeller, kasideler bir yana yenileşme dönemi edebiyatımızda mensur şiirlerle bile şiir, edebiyat tarihimizin en önemli yekûnunu oluşturur. Öyle ki önemli bir tarihi hadisenin kaydı, mimari bir eserin kimlik kartı yahut önemli bir kişinin başından geçen herhangi bir şey şiirle ölümsüzleştirilmiştir. Osmanlı devri Türk edebiyatına bakıldığında en üst düzeyde öğrenim görmüş biri ile okuma yazma dahi bilmeyen bir başkası aynı edebiyat geleneği içinde ve aynı kaidelere tabi olarak klasik bir edebiyat vücuda getirebilmişlerdi. Bir zamanlar sevgililer aşklarını ancak şiirle dile getirirlerdi. Oğul babasından, babası oğlundan şiirle bir şeyler isterdi. Aşkların en saf ve katıksız hali en çok şiirde ve buradan hareketle türkülerde, şarkılarda terennüm edilirdi. Tarih boyunca şiirimiz, Türkçenin ana sütü gibi ak ve tertemiz halini ebediyete taşımıştı.”
Ardından şiirsel düşüncenin teknolojinin gelişimi ile iyice geriye atıldığını kaydeden Prof. Dr. Karavelioğlu, “Bu düşünceleri kaybettiğimiz için hayıflanmak yerine okumalı, üzerinde düşünmeli, ruhumuzun kâh dinginliğini kâh coşkunluğunu şiirde görmeliyiz. Şiirin ve genel olarak sanatın, insanlığın ortak olabilecek yegâne dili olduğunu unutmamalıyız. Bu duygu ve düşüncelerle başta şairlerimiz ve tüm edebiyat dünyamız olmak üzere değerli dinleyenlerimizin ve herkesin Dünya Şiir Gününü kutluyorum. Gençlere, önce klasik Türk şairleri olmak üzere Doğu ve Batı edebiyatlarının önde gelen şairlerini dikkatle okumalarını tavsiye ediyorum.” diyerek sözlerini tamamladı.